
1970’lerin sonlarına doğru bir mahalle düğününde, yaşlıların masada bir oyuna tutuştuğunu kimse kolay kolay unutmaz. Öyle Tombala gibi gösterişli kartları yok; okey taşlarının hafif çınlaması, iskambil kağıtlarının şıkırtısının yerini tuzlu kurabiye ve koyu çay almıştı. Çocuklar hınzırca etraflarını sarmışsa da, ciddi bir ağırlık hâkim: Çünkü orada "dede kumar" oynanıyor. Bugün bu oyunu bilen neredeyse yok gibi. Garip şekilde kimse çıkıp televizyona anlatmıyor. Google'da doğru düzgün bilgi bulmak zaten mümkün değil. O yüzden önce, dede kumarı gerçekten nedir, eski Anadolu’da bunu kimler oynardı ve nasıl oynanır, hepsini a’dan z’ye aktarmak gerekiyor. Soruyor insan: Kumar deyince akla hep casinolar ya da bahis siteleri gelirken, bu dede işi nerede nasıl ortaya çıkmış?
Dede Kumarın Hikayesi ve Türk Kültüründeki Yeri
"Dede kumar" terimi, çoğu kişi için bir nostalji kaynağı veya tamamen bilinmezlik. Aslında bu oyun, Anadolu'nun pek çok köyünde ve Anadolu'ya göç eden şehirli kesimin mahallelerinde, 20. yüzyılın ortasında sıkça oynanırdı. Özellikle Eskişehir, Konya, Afyon ve Sivas çevresinde popüler olan bu oyun, adını ileri yaşlıların bir araya gelip masa etrafında para veya küçük hediyeler karşılığında oynadıkları bir çeşit şans oyunundan alır. Genellikle kahvehanelerde yer bulurdu; eski taş masalar, çatlamış bardaklardan dökülen çaylar ve dumanaltı bir ortam vardı. Aslında burada "kumar" kelimesi bugünkü ağır anlamında kullanılmaz – yani, yıkıcı bir bağımlılık veya yasadışı bir faaliyet değil, aksine zararsız ve keyfi bir sosyal etkinliktir.
O kadar yaygınmış ki, köylerde bir dedenin cebinde bozuk para varsa ve akşam komşuları çağırıp evinin bahçesine sandalyeler dizmişse, kesin "dede kumarı" oynanacak demekti. Oyunun temel amacı, grup içindeki bağlılığı ve espriyi artırmak, uzun kış gecelerinde sohbeti ‘tatlandırmak’, tütün, fındık, elma kurusu gibi basit şeyleri ortaya koyup birlikte harcamaktı. Eskişehir’in eski mahallelerinde oturan yaşlılar bu geleneği farklı isimlerle de anardı: "Çakma", "Çırak" ve "Baba Oyunu" gibi varyasyonları, farklı kurallarla aynı temelleri paylaşıyordu.
Dede kumarı bugünün slot makinalarından veya internet bahislerinden çok uzak bir yerde dursa da, o eski şakacı ruhu ve stratejisiyle gerçek bir sosyal aktivite. Her oyuncunun, oyundan ziyade sohbete, muzipliğe ve topluluk ruhuna odaklanması işin içine eğlence katıyor. Kazanan her turda tekrar aynı şakaları yapınca, oyun bahaneyle üç beş saat sürüyor. Hatta çoğu zaman, büyükanne ve dedeler, torunlarını yanlarına çekip onlara birkaç el oynatır, böylece gelenek kuşaktan kuşağa aktarılırdı. Araştırmalar gösteriyor ki, 1950’lere kadar Türkiye’de kırsalda, kahvehanede geçirilen vaktin yaklaşık %40’ı böyle toplu eğlencelere ayrılırdı.
Sadece Türkiye’de değil, Balkanlar’dan Orta Asya’ya kadar benzer masa başı şans oyunları bulmak mümkün. Fakat Anadolu’da "dede kumar" kavramının öne çıkmasındaki sebep, yaşlıların sosyal bağ kurmak ve gençlere hayat dersi vermek için küçük motivasyonlarla oynadığı rahatlatıcı ortam. Bilinen kayıtlara göre, 1965 yılında Eskişehir Odunpazarı’ndaki bir kahvehanede, gece boyu süren dede kumarı turnuvasında, toplamda 23 kişi oyuna katılırken en büyük ödül 1 kilo ceviz olmuş. Düşünsenize, bugün böyle masum bir kumar türüyle saatler geçiren genç bulmak nereden mümkün?
Türkiye’de YÖK tarafından yayımlanan 2011 tarihli bir çalışmada, Anadolu’nun geleneksel oyunlarının toplumsal uyum sağlama işlevi vurgulanmış. Orta yaş üstü bireyler arasında sohbetleri, eve dönük yaşamları ve sosyal canlılığı artıran yegâne etkinliklerden biri olarak dede kumarı sayılmış. Çalışmada Aktif – Pasif Oyuncu Oranı (APOO) ifadesiyle bir ölçüm yapılmış; grubun yarısı aktif oynarken, diğer yarısı sohbet ve espriyle ortamı şenlendiriyor. Bu tabloyu kabaca özetleyecek olursak:
Yıl | Bölge | Toplam Oyuncu Sayısı | Aktif – Pasif Oyuncu Oranı | Ödül Türleri |
---|---|---|---|---|
1965 | Eskişehir | 23 | 13 – 10 | Ceviz, elma kurusu, bozuk para |
1977 | Afyon | 14 | 9 – 5 | Şeker, tütün, fındık |
1982 | Sivas | 17 | 10 – 7 | Çay, kurabiye, küçük hediye |
Bu veriler gösteriyor ki, ödül, para değil de bir samimiyet ve beraberlik anısı oluyor çoğunlukla. "Kaybetmek" dediğimiz şey ise sadece masadaki fındığın yeni sahibiyle sohbet etmekten ibaret.

Dede Kumarın Kuralları ve Oyun Akışı
Biraz detaylara inelim. Dede kumarını bugüne taşımak istiyorsanız, hiçbir pahalı ekipmana ya da mekana ihtiyacınız yok. Masanız, birkaç bozuk para, küçük yiyecekler ve en fazla beş altı katılımcı işinizi görür. Oyunun en temel mantığı, katılımcıların belirli sayıda taş, bozuk para, kart ya da fındık-fıstık ortaya koyup sırasıyla hamle yaptığı basit bir fal-tahmin döngüsüdür. Oyuna genellikle en yaşlı kişi öncülük eder ve "dede masası" kurulur. Şu temel adımlar izlenir:
- Masanın başındaki dede oyunun başlatıcısıdır, ilk kurayı (ya da zar atışını) yapar. Dede haricindeki herkes sırayla hamle yapar.
- Ortaya konan ödüller her tur yeniden belirlenir: Bugün bir fındık, ertesi el bir çay bardağı olabilir. Katı maddi kural yoktur, esneklik had safhadadır.
- Tahmin veya şans kuralı uygulanır: Bazen oyuncular ellerindeki taşa göre, bazen ise dede belli bir nesneyi sakladığında bunun yerini bulmaya çalışırlar. Kim bulursa ödül o kişiye gider.
- Oyunda kaybetmenin cezası genellikle ufak bir şaka veya kısa bir anlatıdır: Kaybeden kişi, çocukluk anısını anlatır, bilmece sorar ya da diğerlerine şarkı mırıldanır.
- Oyun süreci tahmini olarak 10-15 turdan oluşur, fakat ortam müsaitse sabaha kadar sürebilir. Kazanan, genellikle en çok ödül biriktiren ya da en eğlenceli anları gerçekleştiren olarak seçilir.
- Çocuklar da, dede ve babalarının gözetiminde pratik yapar. Hatta "ilk taş senin olsun oğlum" veya "kızım bu turu sen dağıt" gibi içten ifadelerle aile bağları güçlenir.
- Oyunda tuhaf şekilde gizlilik ve kurnazlık teşvik edilir. Amaç, şakacı biçimde başkasını kandırmak değildir, daha çok ortamı hareketlendirmektir.
- Yasaklar ya da net çizgiler yoktur. Her masanın kendi esprileri, deyimleri ve cezaları olabilir. Bugün "kim kaybederse soba başında eski fıkra anlatacak" dense sıradan bir olaydır.
- Orta Anadolu’da bazen masa başında şapka giyme ya da mendil bağlama ritüelleri de eklenir. Bunlar oyunun ruhunu yükseltir.
- Katılımcılar çoğu zaman birbirine küçük hikayeler, efsaneler ya da yöresel maniler fısıldar.
Dikkat çekici olan, dede kumarının kesin bir kazanan veya kaybedenin ötesine geçmesi. Herkesin eğlenceye katkı sunduğu, masa etrafında sosyal bir "denge" oyunu. Bazen bir round’da kimse ödül almaz; herkes kahkahayla geçen beş dakika ile yetinir.
Günümüzde, elektronik oyunlar ve internetin yaygınlığı ile eski dede kumarına pek rastlanmaz. Fakat aile sohbetlerinde, özel akşam yemeklerinde ya da bayram ziyaretlerinde, bu oyunun hafif biçimleri hâlâ yaşatılabilir. Mesela çocuklara şans taşı dağıtmak, herkesin sırayla şansını denemesi ve küçük ödüllerle yapılan minik yarışmalar Dede Kumar ruhunu diri tutar. Özellikle ailede yaşlı bireylerle bağ kurmak isteyenler için bu eski oyun, bugünün soğuk ekranlarından daha gerçek bir iletişim yolu açar.
dede kumar aslında bir zamanlar, zorunlu birlikteliklerin ve sohbetin en eğlenceli bahanesiymiş. Eskişehir’de, 1985-1990 arası mahallelerde uygulanan bir ankette, yaşlıların %68’i dede kumarı oynadığını açıkça belirtmiş. Bu oran özellikle kadınlı erkekli akşam toplanmalarında daha da yükseliyor. Yani, sadece erkek işi “kahve eğlencesi” demek yanlış olur. Zaten masada çoğu zaman çay servisi yapan nine de birkaç rounda dahil olur ve ortalık kahkahadan yıkılır.

Dede Kumarının Efsaneleri, Günümüze Yansımaları ve İpuçları
Oyun zamanla efsanelerle iç içe geçmiş. Özellikle Eskişehir ve Afyon çevresinde anlatılan hikayeler, dede kumarı masalarının haylaz çocuklarıyla, sevecen dedelerin hafifçe takıldığı keyifli anılarla dolu. Mesela köyde bir dede, hayatı boyunca henüz kimseye ödül kaptırmadan oynamış; başka bir yerde yenilgiyi şarkı söyleyerek kutlayan yaşlılar anlatılır. Bu anılar, dede kumarının samimi ve esprili yanını öne çıkarır.
Bununla birlikte, bu gelenek sadece Eskişehir’de değil, Anadolu’nun pek çok şehrinde hafızalara kazınmış. Sivaslı komşunuzdan Karadenizli akrabanıza, herkesin dede kumarı denince anlattığı farklı bir hikayesi var. Zaman zaman bu oyun, çeşitli TV programlarında veya sosyal medya içeriklerinde eski gelenekler başlığı altında gündeme gelir. Fakat hâlâ oynayanların sayısı çok az. Bunun en büyük sebebi, dijital eğlencelerin gölgesinde masa başı oyunlarına vakit ayırmak istememek.
Benim çocuklarım Levin ve Koral’a, dede kumarından örnek verdiğimde gülüyorlar. “Ama baba, bu bildiğimiz tahmin oyunu!” diyorlar. Evet, aslında işin özü bu; farklı olan, aileyi bir araya getirmesi, hafif bir rekabet duygusu yaşatması ve geçmişin nostaljisiyle masada gerçek bir sohbet ortamı açması. İsteyen herkes bu oyunu kendi evinde yaşatabilir. Gerekli olan tek şey: Bir masa başında, birkaç gönüllü oyuncu ve bolca gülümseme.
Peki, eski dede kumarı günümüz dünyasına nasıl uydurulur? İşte birkaç pratik tavsiye:
- Evde ailecek toplandığınızda, çocuklar için küçük hediyeler belirleyin (örneğin bir magnet, çikolata veya kendin yapacağınız bir nişan).
- Kuralları eskiye sadık kalın, ama sohbeti ve şakayı öne çıkarın. Kim kaybederse minik bir masal anlatsın, bir bilmece çözsün.
- Her oynanışta ortaya farklı bir yerel hikaye veya atasözü ekleyin; çocuklar böylece eski sözlü kültürü de öğrenir.
- Zamanı uzun tutmak zorunda değilsiniz. 20-30 dakikalık bir oyun, masa başı etkinliği için fazlasıyla eğlenceli olur.
Eğer ailenizde hala bu oyunu hatırlayan biri varsa, kuralları tam olarak öğrenmeye çalışın. Her ailenin kendine özgü küçük sırları olabilir. O eski masalarda yapılan dede kumarı, bugünün teknolojik vakit geçirmelerinden bambaşka bir keyif sunuyor. İster çocuğunuzla ister yörenizden biriyle oynayın, işin nihayetinde masa başından kalkarken herkesin yüzünde bir sırıtış olur. Oyun bitsin; sohbet bitmesin!
Bir yorum Yaz
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar *